1700’lü yıllarda yaşamış İngiliz siyasetçi ve aristokrat John Montagu vakit buldukça kumar oynarmış. Kart oyunlarına o kadar düşkünmüş ki, oyun oynarken aynı zamanda bir şeyler atıştırırmış. Bu nedenle, bir eliyle oyun oynarken masadan kalkmamak için diğer eliyle de içine et ve peynir yerleştirdiği ekmek dilimlerini yermiş. Bu onun yerken aynı zamanda kart oynamasını sağlamış. Dünyanın en bilindik yiyeceklerinden sandviç bu şekilde doğmuş.
Evet, artık sandviçi kimin nasıl icat ettiğini biliyorsunuz. Emin olun, bu bilgiyi unutmayacaksınız da. Çünkü size bir hikaye anlattım ve hikayelerin unutulma olasılığı çok düşüktür. Eğer ben size, “Sandviç 1748 yılında John Montagu isimli bir İngiliz tarafından bulunmuştur” deseydim bunu bir zaman sonra muhtemelen hatırlamayacaktınız.
Hikaye anlatma son zamanlarda çok popüler olsa da aslında yeni bir kavram değil. İnsanlığın var oluşundan beri var. 27.000 yıl önceye ait ilk mağara resimleri incelendiğinde, orda da aslında bir hikaye anlatıldığı görülmektedir. Bu da bize hikayenin insanlığın en temel ve en eski iletişim metotlarından biri olduğunu göstermektedir. Günümüzde de reklam ve pazarlama dünyasının da hafızada yer edinme anlamında kullandığı yöntemlerden biri olmuştur. Continue reading