Mutlu et ki Mutlu ol

Bugünkü yazımı son günlerin en başarılı pazarlama kampanyalarından biri olan “Ülker – Mutlu et ki mutlu ol” kampanyası üzerine yazmak istedim. Çünkü Türkiye’de bu kadar kısa zamanda bu denli iyi sonuca ulaşmış başka bir kampanya örneği yok. Kampanyanın detaylarından biraz bahsederek kampanya analizi yapmak istiyorum.

Kampanya Ülker’in 70. yılına özel düzenlediği, hem online hem offline mecraları destekleyen bir kampanya oldu. TV reklamı ile  başlayan kampanya, daha sonrasında internette yer alan videolar, kampanyaya özel websitesi, sosyal medya, gazete, outdoor gibi bir çok mecrada yer aldı. Böylece aslında TV’de reklamını izleyen insanlar, sabah kahvaltısında gazeteyi ellerine aldıklarında da Ülker reklamını gördüler. Sonra dışarı çıktılar ve Ülker billboardlarını gördüler. Böylece reklam defalarca hatırlatılmış oldu ve kişi ilgilenmese de reklama çok kez maruz kaldığı için jingle’ı, mottosu bir şekilde aklının bir yerine kazındı. Bu kampanyanın genel olarak yarattığı etki. Ben asıl olarak, TV reklamı, websitesi ve sosyal medya tarafına değinmek istiyorum.

TV reklamı ile başlayalım. Serdar Erener’in sahibi olduğu Alametifarika ajansı tarafından çekilen reklam çok yeni olmasına rağmen izlenme sayısı Youtube’da 1 milyonu geçmiş durumda. En büyük etkiyi bu reklamla yakalamış olsalar gerek.

Reklam, ofislerinde çalışırken mutlu bir an için yola çıkan Ülker çalışanlarıyla başlıyor. Beyaz yakalı çalışanlardan, fabrika çalışanlarına kadar herkes kırmızı beyaz sweatshirtlerini giyinip sokağa çıkıyorlar ve insanlara Ülker’in ürünlerini dağıtıyorlar. Burada önemli olan nokta bu reklamın Ülker çalışanları ile yapılmış olması. Gün içerisinde iş yoğunluğu, stres, yorgunluk gibi faktörler arasında bizi mutlu edecek bir an arıyoruz çoğu zaman. Ülker çalışanlarının yaptığı da, beyaz yakalı ciddi görünümlerinden, fabrika kıyafetlerinden bir an için sıyrılıp insanların arasına karışmak ve insanların en çok ihtiyacı olan şeyi, mutluluğu dağıtmak oluyor.

Reklamda dağıtılan her ne kadar Ülker ürünleri gibi görünse de aslında olan şey, beklenmedik bir anda gelen bir sürpriz, insanlarla birebir iletişim ve yüzlerde bıraktığı tebessüm. Bunun yanında verilen bazı gizli çağrışımlar da var tabi ki. Çalışanların giydiği kırmızı-beyaz üstler sadece Ülker’i hatırlatmıyor, aynı zamanda Türk bayrağının renklerini de yansıttığından milli hislerimizi harekete geçiriyor. Reklamda çokça gençlere yer verilmiş ve köklü, geçmişi olan bir marka olmasına rağmen, genç, dinamik marka izlenimi verilmiş. Jenerik Ülker ürün görselinin kullanılması da tesadüf değil. Bu görsel ile geçmişe atıf yapılıyor ve kampanyaya uygun bir şekilde yılların markası imajının altı çiziliyor – “70 yıldır biz bu işi yapıyoruz”.

Reklamın en etkileyici unsurlarından biri de şüphesiz müziği. Mutlu et ki mutlu ol şarkısı Nil Karaibrahimgil’e ait olup, seslendirenler de Sertab Erener, Mustafa Ceceli gibi oldukça tanıdık isimler. Şarkı sözü oldukça basit, müzik oldukça coşkulu harekete geçirici. Aslında basitlikten yola çıkılarak, kısa, herkesin aklında kalabilecek, hatta diline dolanabilecek türden bir jingle hazırlanmış.

Gelelim web ve sosyal medya tarafına. Ülker bu kampanyaya özel http://www.mutluetmutluol.net/ mikrositesini oluşturmuş. Burada çalışanlarının 10 saniyelik videolarına yer verilmiş. Verilen mesaj da “20 Kasım senin günün” .

Sitenin genelinin kırmızı renk olması, enerji, hareket ve dinamizm gibi unsurları çağrıştırıyor. Bu aynı zamanda siteyi ziyaret eden kullanıcıların da harekete geçip kampanyaya dahil olması için bir faktör. İnsanların kampanyaya dahil olmaları için de sosyal medya entegrasyonu yapılmış ve twitter aracılığıyla #mutluetmutluol etiketiyle kampanyalara katılımı sağlanmış.

ülker

Sitede kullanılan büyük ve mutlu insan görselleri de oldukça dikkat çekici. Araştırmalara göre büyük insan yüzleri kullanmak güçlü bir tasarım unsuru. Çünkü farkında olmasak da bir websitesini ziyaret ederken bir şeyleri kendimizle ilişkilendirmeye meyilliyiz. Bu nedenle kendimize yakın bulduğumuz, güven veren görseller yada bunlara dair ipuçları aramaktayız. Örneğin, gülen insan yüzleri gördüğümüzde otomatik olarak zihnimiz empati yapıyor ve bununla ilgili duygularımızı tetikliyor. Buna göre diyebiliriz ki Ülker bunu çok iyi kullanmış.

Siz de eklemek istedikleriniz varsa benimle paylaşabilirsiniz 🙂

Yeni Nesil Pazarlama Trendi: DUYUSAL MARKALANDIRMA

114242

Şirketler uzun yıllardır görselliğin satın alma kararlarında önemli olduğunu düşünüp logoları üzerinde düzenlemeler yaparak tüketicileri etkilemeye çalışmışlardır. Oysa yapılan nöropazarlama araştırmaları sadece görselliğin yeteri kadar etkili olmadığını göstermiştir. Görsel imajlar, başka bir duyuyla eşleştiği zaman ve duyular arasında bir kombinasyon yaratıldığında çok daha etkin, çok daha akılda kalıcı olabilmektedir. Martin Lindstorm bu süreci duyusal markalandırma olarak ifade etmiştir.[1] Zippo çakmağın açılırken çıkardığı ses, kutu içeceklerin açıldığında çıkardığı ses, reklam jingleları, mağazada etrafa yayılan koku tüketicinin zihninde yer edinmeyi sağlayan duyusal uyarıcılardır.

Satın alma kararımızı etkileyen faktörler arasında her ne kadar görme duyusunun önemli olduğu düşünülse de, yapılan araştırmalar koku ve ses duyusunun görmeye göre çok daha etkili olduğunu ispatlamıştır. Kokunun markaya bağlılık duymada ne kadar etkili olduğunu göstermek amacıyla Dr. Alan Hirsch tarafından bir araştırma yürütülmüştür. Bir markanın spor ayakkabılarını denemek amacıyla katılımcılar birine çiçek kokusu sıkılmış, diğerine sıkılmamış iki farklı odaya alınmıştır ve iki odadaki ayakkabılar incelendikten sonra hazırlanan anketi doldurmaları istenmiştir. Sonuçlar katılımcıların %84’ünün çiçek kokulu odadaki ayakkabıyı, diğer odadakine göre 10 dolar pahalı olmasına rağmen beğendiklerini göstermiştir.[2]

Başka bir araştırma, görüntü ve koku deneyimlerimize dayanarak kokunun bir ürünün görüntüsüyle aynı beyin bölgelerini harekete geçirdiği sonucuna varmıştır. Play-Doh ya da Johnson & Johnson bebe pudrasının kokusunu aldığımızda çocukluğumuzun aklımıza gelmesi bu nedenledir.[3]

Koku duyusu kadar dokunma duyusu da satın alma kararlarında etkilidir. Satın almaya karar vermeden önce o ürüne dokunmak, giysiyse kumaşını yoklamak isteriz. Örneğin; elektronik cihazlarımızın küçük, kompakt ve hafif olmasını tercih ederiz. Bir fotoğraf makinesini ya da telefonu elimize aldığımızda ne kadar ince ve hafifse o kadar teknolojik olduğunu düşünürüz.

Diğer taraftan ses de tüketici ile duygusal bağ kurma anlamında oldukça yüksek bir etkiye sahiptir. Örneğin, Nokia’nın reklamlarında kullandığı zil sesini nerede duysak telefonun Nokia olduğunu anlayabiliriz. Nokia bu zil sesiyle tüketicilerin ürünü bağdaştırmasını sağlayabilmiş ve hafızalarda yer edinebilmeyi başarabilmiştir. Aynı şekilde Microsoft Windows’un açılış kapanış sesini nerde duysak Windows’a ait olduğunu bilebiliriz.

Mağazalara sıkılan kokuların mağazada kalma süresini arttırması, Coca-Cola’nın kapağı açıldığında çıkardığı sesin Coca Cola’yı satın almaya yöneltmesi, GAP, Bershka gibi perakende mağazalarında ürünlerin ortalıkta olması pazarlamacıların tüketicilere duyusal bir deneyim yaşattırmak ve hafızalarda kalıcı olmayı istemelerindendir. Böylece tüketicilerin duyularıyla algıladıkları ve deneyimledikleri şeyler hafızalarında kalıcı olabilmekte ve satın alma kararlarını etkileyebilmektedir.


[1] Martin LINDSTROM,  Buy.ology, Çev. Ümit Şensoy, Optimist Yayım Dağıtım, Ekim 2011, s. 141

[2] Melike ŞİMŞEK, Duyusal Markalandırma, http://www.truvainegi.com/2011/02/duyusal-markalandirma.html , (Erişim Tarihi: 14.03.2013)

[3] Martin LINDSTROM,  Buy.ology, Çev. Ümit Şensoy, Optimist Yayım Dağıtım, Ekim 2011, s. 142-143

Renklerin Psikolojisi ve Algı Üzerine Etkisi

Bir önceki yazımda da belirttiğim üzere; yapılacak bir reklam kampanyasında ya da kullanıcı deneyimi sunarken tasarımın, dolayısıyla da renklerin önemi büyüktür. Tıpkı insanlar gibi, renklerin de kişi psikolojisi üzerinde etkileri vardır. Kurumsal markalara bakıldığında, her bir markanın kendine has rengi, logosu vardır. Logolar markaların kurumsal kimlikleridir ve markaların akılda kalıcılığını sağlayan, markayla özdeşleşen görsel araçlardır.

Günlük hayatımızda farkında olmasak da, renkler bilinçaltımızı etkiler ve bazı mesajlar verir. Biz bu mesajlar sayesinde markalarla ilgili algı oluştururuz. Bu algı da bizim marka tercihlerimizi, o marka hakkındaki düşüncelerimizi ve nasıl konumlandırdığımızı belirler. Dolayısıyla markaların kullanacakları logo ve renkler şirket vizyonunu ve tüketicide yaratmak istediği etkiyi yansıtabilmelidir. Tabi her zaman tek başına renkler çok da anlamlı olmayabilir. Logo ile birlikte kullanıldığında daha bütünsel bir anlam ifade ederler. Aşağıda çeşitli renk skalalarında yer alan önemli markalar yer almaktadır. Logolarına ve renklerine bakıldığında tercih edilen renkler şaşırtıcı olmasa gerek.

Her renk farklı etkiler yaratır. Kimi renkler soğuk, kimi renkler sıcak renk olarak tanımlanır. Kimi renkler heyecan, enerji verirken, kimi renkler resmiyeti, ciddiyeti çağrıştırır. Şimdi renklerin kişilerde yarattığı etkilere göz atalım:

  • Beyaz: Saflığı, temizliği ve istikrarı ifade eder. (kozmetik ve temizlik ürünlerinde bu nedenle beyaz sıklıkla kullanılır.)
  • Siyah: Gücü, tutkuyu ve çoğu ülkede matemi temsil eder. Konsantrasyonu arttırır.
  • Mavi: Kan akışını yavaşlatır. Rahatlatıcı bir etkiye sahiptir. Sonsuzluğu ve özgürlüğü ifade eder. (Soğuk bir renk olduğundan soğuk içecek markalarında tercih edilen renklerdendir. Pepsi gibi)
  • Yeşil: Doğanın ve huzurun rengidir. Aynı zamanda güven duygusunu tetikler. (Bankalarda genelde yeşil renk kullanılır. Garanti, TEB gibi..). Olumsuz etkileri olarak, aşırı rahatlama sonucu umursamazlık, yorgunluk hissi ve tembelliğe neden olabilir.
  • Kırmızı: Canlılık ve dinamizmin rengidir. İştah açıcıdır. Ataklık, azim ve kararlılığı ifade eder. (Coca-Cola kırmızı ile özdeşleşen markalardandır. İştah açıcı etkisi olmasından dolayı yiyecek markalarının çoğunun ambalajında, logosunda kırmızı kulanılır. )
  • Sarı: En parlak ve dikkat çekici renktir. ışığın, sevincin, üretim ve verimliliğin rengidir. İnsana sevinç ve coşku verir. İlham vericidir. Bilgiyi ve bilgeliği ifade eder. Mutfak için oldukça uygundur. Anaokullarında, çocuk parklarında sarı sıklıkla kullanılır.
  • Mor: Asalet, lüks, burjuvazi ve itibarın rengidir. Melankolik bir etkisi vardır.  Özellikle koyu tonlarda, bilinçaltını etkileyerek insanda korkuya ve hüzne neden olabilen mor renk, deprosyana yakın kişilerin en çok sevdiği renklerden biridir.
  • Pembe: Dişi duyguların rengidir. Hayali, rahatlığı, sağlıklı olmayı ifade eder. Çalışma alanlarında pek tercih edilen bir renk değildir.
  • Turuncu: Dışa dönük olmayı, neşeyi temsil eder. Kırmızı kadar olmasa da enerji veren sıcak bir renktir. Ancak yoğun turuncu kullanılan ortamların insanların sosyalleşme dürtülerini harekete geçirdiği için sinir sistemini olumsuz etkilediği bilinmektedir.
  • Lacivert: Sonsuzluk, otorite ve verimliliği ifade eder. (Çoğu kurumsal, büyük şirketlerin logosunda lacivert renk kullanılır)
  • Kahverengi: Toprağın ve doğallığın rengidir. Kahverengi tasarımlı ortamlarda uzun süre oturmak çok mümkün değildir. Hareketliliği arttırdığı için fast-food restoranlarında kahverengi kullanılır.
  • Gri: Alçak gönüllülüğü ve dengeyi, hareketsizliği ifade eder. Diplomatik ve ağır ortamlarda denge unsuru ve uzlaştırıcı olarak kullanılabilir. Kullanıldığı ortamlarda bunaltıcı bir havaya neden olabileceği için fazla tercih edilmeyen bir renktir. Tamamlayıcı renk olarak kullanılması daha doğrudur.

Başarılı bir web deneyimi sunabilmeniz için gereken 5 temel unsur

Araştırmalara göre, bir kullanıcının bir websitesine geldiğinde o sitede kalıp kalmayacağını karar verdiği sürenin ortalama 3 saniye olduğunu biliyor muydunuz?

İnternetin varoluşundan bu yana 10 sn., 5 sn. civarında olan bu karar süresi, günümüzde milyonlarca websitesinin ve alternatiflerinin olması, kullanıcıların deneyim alışkanlıklarının değişmesi nedeniyle 3 saniyeye kadar düşmüştür. Rekabetin artması ve kullanıcıların deneyimlerinin farklılaşması kişileri websitelerini optimize etmeye yöneltmiş ve kullanıcı deneyimi tasarımı (UX design) dediğimiz kavramın önemini arttırmıştır.

Kullanıcı deneyimi; bir kullanıcının websitenize geldiğinde, sitede yer alan çeşitli elementler (görsel, metin, video vs.) karşısında edindiği deneyimdir. Burada geçen “deneyim” kelimesi oldukça önemli. Çünkü 3 sn. gibi bir süreden daha fazla kullanıcıyı websitenizde tutmak için iyi bir görsel tasarımdan çok daha fazlası gerekmektedir. Kullanıcıda yaratacağınız duygusal etki, sitenizin oluşturduğu algıyı da etkileyecektir. İyi bir kullanıcı deneyimi sunmak için 5 temel faktörü özetlersek;

1) Güvenlik

Bir kullanıcı websitenize geldiğinde yakaladığı görüntü oldukça önemlidir. Çünkü biz farkında olmasak da bilinçaltımız sitenin aradığımız site olup olmadığına ilk bakışta karar verebiliyor. Siteye gelen kullanıcı önce siteyi tarar, okumaz. Yapılan araştırmalar, kişinin websitesine geldiğinde, önce siteye güvenmesini sağlayacak ipuçları aradığını ortaya koymuştur. Yani aslında bir websitesinde aradığımız ilk şey bize güven veriyor olması. Peki, ilk bakışta o güven nasıl sağlanabilir? Bunun cevabı görsellerde, renklerde ve konumlandırmada. Kişi doğru sitede olup olmadığını bu elementlerden anlayabilmelidir. (Görsellerin, renklerin algıyı nasıl etkilediğini bir sonraki yazımda paylaşıyor olacağım.) Dolayısıyla; kolay anlaşılır, karmaşık olmayan, güven veren bir sayfa kullanıcının sitede kalmasını sağlayabilir.

Coca-Cola örneğinde görüldüğü üzere, siteye ilk bakıldığında gerek görseller, gerek renkler yazı olmasa da Coca-Cola çağrışımı yapıyor. Ürüne direkt anasayfada yer verilmiş. Diğer örnekte ise ne yazılar okunuyor, ne görseller anlaşılıyor. Bu karmaşıklık kullanıcıda güvensizlik yaratabilir.

coca cola     whatzup

2) Başlıklar ve Metinler

Kullanıcı siteyi kabaca taradıktan sonra detaylarını görmeye başlar. İşte bu noktada başlıklar, buton etiketleri ve konumu oldukça önemlidir. Kullanıcılara aradıkları çözümü sunduğunuzu gösteren ipuçları sağlamalısınız. Anasayfada yer alan linkli görseller ve metinler sunduğunuz hizmet/ürünler hakkında fikir vermelidir.

Bir başlığı “click”letebilmek için rakamlar, sıfatlar ve keywordler başlık içerisine doğru yerleştirilmelidir. ” 7 Facts for the IPhone’s 7th Birthday” başlığında 7-7 uyumu, rakamın başta kullanılması ve “fact” keywordünün bu rakamla birlikte kullanılması bu başlığı çekici kılmıştır. Çünkü insan beyni özet, net bilgilere daha iyi focuslanır. Bunun için de rakamsal uyaranlar ve trigger keywordler kullanmak gerekir. Bu başlık yerine “Facts for the Iphone’s birthday” gibi daha genel bir başlık kullanılsaydı daha az tıklanma oranı elde edecekti.

Başlıksız-1

3) Call to Action

Websitenizde gezinen bir kullanıcının yapmasını istediğiniz şeye göre CTA stratejileri değişir. Yaptırmak istediğiniz şey online satış ise, bu link sitede onlarca linkin arasında kaybolmuş, alt kısımlarda bir yerde yer almamalı. Eğer ürün ve hizmetleriniz hakkında bilgi almasını istiyorsanız, kullanıcılara ilgili linki tıklatıp diğer alt sayfalarda gezinmesini sağlamalısınız.  Kullanıcının sitede gezinip ürün ve hizmetler hakkında bilgi almasını sağlamak website navigationı iyi yapılandırmaya bağlıdır. İyi bir deneyim sunmak istiyorsanız, kullanıcıların onlarca, yüzlerce sayfa arasından istedikleri bilgiye ulaşmaları en fazla 3 click ötede olmalıdır. Yani sayfalar arası optimizasyon, klasörleme ve sıralama ne kadar iyi olursa kullanıcı deneyimi de o kadar iyi olur. Site çok kompleks sayfalar barındırıyorsa anasayfaya site içi arama sağlayan search butonu yerleştirilmelidir.

Mango’nun websitesine girdiğinizde büyük kırmızı bir ekran sizi karşılıyor. Rengin kırmızı ve alanın büyük olması dikkati direkt bu alana çekiyor. İndirimli ürünlerini direkt satın almaya yönlendirmek için mesajı gayet net. “Tüm ürünlerde %50, %60, %70 indirim. Satın al”

mango

4) Basit ve anlaşılır bir süreç deneyimletmek

Sitede yer alan her bir processin anlaşılır olması gerekmektedir. Bunun için süreci ya da akışı illustre etmek, adım adım ilerletmek ve bir önceki adıma kolayca erişebilmesini sağlamak, anlaşılabilirlik konusunda işe yarayabilmektedir. Özellikle e-ticaret sitelerinde ödeme süreçlerinin kompleks yapıda olması ve anlaşılamaması kullanıcıları hem alışverişten alıkoymakta hem de güvensizlik yaratmaktadır. Birçok sitede gözlemlediğimiz üzere kampanya koşulları ve şartları, gizlilik koşulları çok net olmamakla birlikte, uzun hukuksal metin niteliğinde olduğu için insanlarda bir çekince yaratabilmektedir. Bu gibi metinlerin daha şeffaf ve anlaşılır olması hem siteye duyulan güven için hem de kişileri katılıma teşvik etmek için önem teşkil etmektedir.

Proje kurdu örneğinde görüldüğü üzere proje vermek için yapılması gereken adımlar görsel ve temsili ikonlarla desteklenmiş ve her bir adım anlaşılır bir dille özetlenmiştir. Bu görselleştirme, kullanıcının proje yaratma süreci ile ilgili karmaşıklığını gidermesine yardımcı olmakla birlikte, site için güven sağlamakta.

projekurdu

5) Social Proof

Kullanıcıların çok büyük bir kısmı online mecradan yapacağı bir alışveriş için önce diğer kullanıcıların yorumlarını incelemekte, daha sonra satın alma kararını vermektedir. Bu nedenle ürünle ilgili kullanıcı yorumlarına, istatistiklere ve oylamalara yer vermek oldukça önemlidir. Bu kimi zaman websitesinde yapılacak iyileştirmeler için yol gösterici nitelikte olabilmektedir.

Amazon bu deneyimi en iyi yaşatan sitelerden biri. Bir kitabı incelediğinizde size o kitapla ilgili değerlendirme yapma ve yorumda bulunma imkanı sunuyor. Yapılan yorumları ve görüşleri de yine aynı yerden paylaşıyor. Böylece kullanıcı satın almadan önce yorumları değerlendirip karar verebiliyor.

amazon