Nielsen “Trust in Advertising” raporuna göre günde 3.000-5.000 arasında reklam içerikli mesaja maruz kaldığımızı biliyor muydunuz? Eskiden bir reklamın hatırlanma olasılığı oldukça yüksek iken, günümüzde neredeyse imkansız. Dolayısıyla, rekabetin bu kadar yoğun olduğu ortamda, mesajlar arasından sıyrılabilmek için pazarlama yöneticilerine farklılaşmaktan başka çare kalmıyor. Daha da acısı, bu rekabet azalmayacağı gibi, artacak. Artık öyle bir noktaya geldik ki pazarlama tek başına yeterli olmuyor, olmayacak da…
Bundan 25-30 yıl öncesinde cep telefonları ile iletişimde olmak birer hayal iken, şu anda neredeyse her sene değiştirdiğimiz ve çoğunlukla eğlence amaçlı kullandığımız bir cihaz haline geldi. Bu şu anlama geliyor; 30 yıl öncesi ile bugünkü iletişim algısı çok farklı. 90′ların ve 2000′lerin başlarında telefon insanlar için bir haberleşme aracıyken, şu anda daha çok sosyalleşme ve eğlence aracı. Dolayısıyla birkaç yıl önce yapılan pazarlama kampanyaları bugünün tüketicisi üzerinde işe yarayamayabiliyor. Bu da pazarlamacıların işini zorlaştırıyor.
Geleceğin pazarlamacıları
Pazarlamacı denildiğinde 20 yıl öncesinde akla çoğunlukla kapı kapı dolaşan ve bir şeyler satmak için insanları ikna etmeye çalışan satıcılar gelirdi. Günümüzde ise pazarlama daha anlamlı ve değerli olmaya başladı. Satış ve pazarlamanın birbirini tamamlayan ancak ayrı başlıklar altında tutulması gereken iki ayrı kavram olduğunun farkındayız. “Satış ve pazarlama” diye geçen görev tanımı artık yavaş yavaş yok olmakta.
Peki bundan sonra neler olacak?
İtiraf etmek gerekir ki geleneksel pazarlama devrinin sonuna geldik. Artık değişim ve dönüşüm zamanı. Tek başına pazarlama mezunu olmak ve geleneksel pazarlama yöntemlerini uygulamak değişen tüketici davranışlarını anlamakta maalesef yetersiz kalıyor. Bir pazarlamacı artık farklı disiplinlerden beslenmek ve bu disiplinleri yorumlayarak pazarlama yapmak durumunda.
Bunu bir beyin modeli ile açıklayabiliriz. Bildiğimiz üzere sağ ve sol beyin modeline göre, beynimizin sol tarafı daha analitik, mantıksal, problem çözme gibi bilimsel fonksiyonları yürütürken, sağ tarafı da daha kreatif, duygusal fonksiyonlardan sorumludur. Yeni nesil pazarlamacıyı tam da bu şekilde görebiliriz. Nasıl ki sağ ya da sol beynimiz tek başına bir anlam ifade etmiyorsa, tek başına pazarlama da bir anlam ifade etmiyor. Artık pazarlamayı bilim ve kreativite ile yoğurup yorumlayan, çok boyutlu düşünen pazarlamacılar başarılı olacak. Yani psikolojiden, sosyolojiden, antropolojiden anlamayan bir pazarlamacı olamayacağı gibi, sanat ve tasarım gözü olmayan pazarlamacı da yok olmaya mahkum kalacaktır. Bu arada bunların hepsinin ayrı bir branş olduğunun altını çizmek isterim. Tabii ki her bir dalla ilgili o dalın uzmanları kadar bilgi sahibi olmaya imkan yok, olmak durumunda da değiliz. Ancak bir pazarlamacı olarak tüketici davranışlarını anlayabilecek ve yorumlayabilecek kadar hakim olmak durumundayız.
Kısacası bundan birkaç yıl sonra pazarlama daha da büyük önem kazanmaya başlayacakken, pazarlamacılar da kendilerini farklılaştırmak durumunda olacaklar. Belki de pazarlama çok genel bit kavram olarak kalacak, daha spesifik pazarlama dalları doğacak ve önem kazanacak. Bu değişime ayak uyduramayan şirketler de maalesef unutulmaya yüz tutacak.