Aramızda portakallı pekin ördeği hastası olanlar var mı?
Peki ya tavuklu dürüm?
Haydi bakalım, şimdi bir tercih yapalım.
Instagramda bir fotoğraf paylaşsaydınız fotoğrafınız bu iki yemekten hangisiyle olurdu?
Birçoğumuzun vereceği cevabı tahmin etmek zor değil (İstatistiksel olarak %5’lik kısmı hariç tutuyorum 🙂 ). İçten içe tavuklu dürümle aramızda bir duygusal bağ var aslında ama portakallı pekin ördeği de pek bir havalı canımmm! Dur ya, böyle daha cool oldu. Cevap veriyorum, portakallı pekin ördeği!
Amacım elbette iki farklı lezzet arasında karşılaştırma yapmak değil. Rasyonel olarak biri tavuk, biri ördek sonuçta 🙂 Damak zevkleri farklı olabilir. Bu yazıda bizi ilgilendiren kısım, olayın irrasyonel tarafı ve bunun sosyal medyadaki paylaşımlarımızı nasıl etkilediği. Orası bu kadar net değil, biraz daha karışık gibi. En azından limbik sistemimiz öyle diyor.
Neyi nasıl ifade ettiğiniz alacağınız cevabı ve kararları etkiler. Pazarlamacılar bunu gayet iyi bilir ve istedikleri cevabı almak için hangi yolu izleyeceklerine dair kafa yorarlar. Bazı restoranlar da bunun oldukça farkındadır ve “yemek yemek” gibi ilkel beyin tarafından yönetilen temel yaşamsal bir ihtiyacın pazarlamada nasıl kullanılabileceğini iyi bilir. Sadece yemek isimlerinde yaptıkları ufak dokunuşlar bile büyük etkiler yaratabilir.
Örneğimizde, paylaşım tarafına baktığımızda portakallı pekin ördeğinin cazip olması normaldir. Sonuçta tavuk dürüm hepimizin bildiği sıradan bir yemektir. Portakallı pekin ördeği ise sıradışıdır. Neden sıradan bir şeyi Instagram’da paylaşayım ki? İnsanlar sıradan olan şeyi sever mi? Hayır. Ayyy sen tavuk dürüm mü yiyorsun? Bak bana, ben pekin ördeği yiyorum. Senden farklıyım. Dopamin, dopamin… Bir doz daha dopamin lütfen… Tamam bir sürü beğeni geldi, tatmin olduk 🙂
Bizim sahip olduğumuz kişilik dışında, bir de herkesin beğenisini kazanmak istediğimiz, olmak istediğimiz bir kişilik var sosyal medyada. Buna persona da diyebiliriz. İş sosyal medyaya geldiğinde, sosyal medyada kişiliğimizi değil personaları konuşturduğumuzu bilmek lazım. Yani normalde tavuk dürüme aşık olsak da, sosyal medyada pekin ördeği yerken fotoğraf paylaşmayı istememiz bu nedenledir. Tabi ki, kültürel faktörleri de atlamamak lazım. Muhtemelen bizim tavuk dürümümüz de iyi pazarlanırsa uzak doğuda benzer etkiyi yaratabilir 🙂
Şimdi de aynı yemeği farklı bir isimle süslediğimizde zihinlerde neler oluyor, bakalım.
Bu sefer örneğimiz biftek olsun. Bir restorana gittiğinizde size sadece “Biftek” olarak sunulan bir yemeğe mi, yoksa “İtalyan Usulü Özel Modena Bifteği” olarak sunulan bir yemeğe mi daha çok para verirsiniz? Ya Şefin Spesiyali’ne ne dersiniz? Kendimizi yeterince özel hissettirdi sanırım. Ben şahsen yazarken bile bir İtalya’ya gittim geldim 🙂
Tek başına biftek zihnimizde belli bölgeleri aktif etmiş olabilir. Ancak “İtalyan Usulü Özel Modena Bifteği” derken zihnimizde aslında birden fazla farklı bölge birden aktif oldu. Biliyoruz ki, zihnimizde ne kadar çok bölge aktif olursa o kadar çok etki yaratır. Burada da yiyeceğimiz şey klasik bir biftek değil. Gerçi gurme değilseniz muhtemelen aradaki farkı çok anlamayacaktınız ama olsun 🙂
5 duyu organımız da bu noktada algılarımızı önemli bir ölçüde etkiliyor. Bu konu ayrı bir yazı konusu belki ama kısaca bahsetmem gerekirse; duyma, görme, dokunma, tatma ve koklama gibi duyularımızın kararlarımızı psikolojik açıdan büyük ölçüde etkilediğini biliyoruz. Direkt olarak bu duyuları kullanmasak da, bazı çağrışımsal öğeler duyularımızı harekete geçirebilir. Örneğin, menüde “sıcacık bir mercimek çorbası” varsa dokunma duyumuz, “mis kokulu tarçınlı bir kek” varsa koklama duyumuzla ilgili beyin bölgeleri aktif olabiliyor. Yani, illa ki kokuyu ya da dokunmayı birebir deneyimlememize gerek yok. Okurken tarçının kokusu burnumuza geldi bile!
Bence yazıyı burada sonlandırmalıyım. Şu anda hepiniz acıktınız biliyorum, bir tavuk dürüme ne dersiniz? :))
Sevgiyle kalın…