Psikoloji alanında birçok ilke ve başarıya imza atmış profesör Geert Hofstede’e göre kültür; bir grup insan topluluğunu diğer topluluklardan ayıran bir nevi ortak bir zihinsel programlama’dır.
Kişilik nasıl kişiden kişiye farklılık gösterebiliyorsa, kültür de topluluktan topluluğa farklılık göstermektedir. Bu nedenle mecazi bir anlamda diyebiliriz ki, tek beden herkese uymaz. Özellikle pazarlama konusunda buna dikkat etmek gerekmektedir. Diyelim ki global bir şirketsiniz. Şirket olarak hem Çin’e hem de ABD’ye aynı pazarlama stratejisiyle gidiyorsanız bir yerlerde hata yapıyorsunuz demektir. Çünkü iki ülke de kültür, inanç sistemleri, kimlikleri bakımından birbirinden çok farklıdır. Bir topluluk için kabul edilebilir bir olgu, diğer topluluk için kabul edilemez bir durum olabilir. En basit örnekle, siyah bir ülkede yas iken, diğer ülkede mutluluk anlamına gelebilir. Kaldı ki aynı ülke içerisinde bile bazı kültürel farklılıklar yaşanabilmektedir.
Hofstede bir kültürün tercihlerini ve tutumlarını etkileyen şeyleri 6 farklı psikolojik boyut ile açıklamıştır ve buna göre kültürleri de 1 ile 100 arasında PDI denilen bir skorla değerlendirmiştir. Hofstede’in kültür boyutları şunlardır:
- Güç Mesafesi
- Bireysellik – Kollektiflik
- Dişil/Eril Baskınlık
- Belirsizlikten Kaçınma
- Pragmatizm
- Müsamaha – Kısıtlama
Şimdi Türkiye’yi bu kültürel boyutlar üzerinden inceleyelim.
Güç Mesafesi (Power Distance): Güç mesafesi, bir toplumun güç dengesizliğine bakışı ve bu dengesizliği kabullenme eğilimi anlamına gelmektedir. Güç mesafesi yüksek olan ülkelerde servet, güç, sosyal statü ve kanunların uygulanışındaki eşitsizlik normal olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle yüksek GM’li toplumlarda ekonomik ve sosyal alanda hiyerarşik örgütlenme biçimi yaygındır. Öte yandan, düşük GM’li toplumlarda zayıf ve güçlü arasındaki karşılıklı bağımlılık dikkate alınmaktadır. Öte yandan, yüksek GM’li toplumlarda iletişimde kapalılık mevcuttur. Otoriteye boyun eğme söz konusudur. Hosftede’ göre, Türkiye 66 skorla yüksek GM’sine sahip ülkeler arasnda yer almaktadır. Dolayısıyla hiyerarşi önemli, güç yöneticilerde toplanmakta ve iletişim dolaylı bilgi vermeye dayanmaktadır.
Bireysellik-Kollektiflik (Individualism/Collectivism): Bireysellik skorunun yüksekliği, bireyin toplumdan önce geldiğini; düşük olması ise toplumun bireyden önce geldiğini göstermektedir. Bireyin kendi amaçlarını özgürce takip etmesi anlamına gelen bireysellik, toplum üyelerinin birbirinden bağımsız olması anlamına gelirken, kollektif toplumlarda toplum üyelerinin karşılıklı bağımlılığı söz konusudur. Bir başka deyişle, bireysel toplumlarda “Ben” kavramı ön planda iken, kollektivist toplumlarda “Biz” ön plandadır. Bireysel bağımsızlık ve profesyonellik konusunda önemli bir gösterge olan bu boyut ülkemizde 37 skoruyla düşük olup, Hofstede tarafından kolektivist olarak nitelendirilmektedir.
Erillik – Dişilik (Masculunity/Femininity): Erillik, toplumun rekabet, başarı, tanınma ve yüksek kazanç gibi unsurlara önem verdiğini göstermektedir. Bireyi neyin motive ettiğini dikkate alan bu boyuttaki yüksek skor agresiflik göstergesi olup, toplumun rekabet ve başarı odaklı olduğunu; düşük skor ise toplumda diğerlerini de düşünmenin ve yaşam kalitesinin önemli olduğunu göstermektedir. Hofstede, Türkiye’nin bu boyutta ortalarda, fakat dişil alanda yer aldığını; yani Türkiye’de aileyle ve arkadaşlarla bir araya gelmenin, sempatinin ve fikir birliğinin önemli olduğunu belirtmektedir.
Belirsizlikten Kaçınma (Uncertainty Avoidance): Bu boyut toplumun geleceğe, belirsizliğe karşı tepkisini ölçmektedir. Dolayısıyla, buradaki yüksek skor toplumun belirsizlik karşısında kaygıya kapıldığı ve olayları kontrol etmeye çalıştığını, düşük skor ise toplumun belirsizliği tolere edebildiğini göstermektedir. Belirsizlikten kaçış skoru düşük olan toplumların bireylerinde girişim, risk alma, kendine güven ve inovasyon eğilimleri yüksektir. Hofstede, Türkiye’nin bu alanda oldukça yüksek skora sahip olduğu, dolayısıyla belirsizliği ve kaygıyı azaltmak için kanun ve kurallara gereksinimi olduğunu belirtmektedir.
Faydacılık (Pragmatism): Bu alandaki skor bireylerin sosyal değişimler karşısındaki direncini, bu değişiklikler ile birlikte geçmişte sahip oldukları değerleri geleceğe ne kadar taşıyabildiğini göstermektedir. Düşük skora sahip ülkeler yıllar süren geleneklerini sürdürme eğilimindeyken, sosyal hayattaki değişikliklere şüphe ile bakmaktadır. Yüksek skora sahip kültürler ise daha pragmatik bir yaklaşıma sahiptirler. Türkiye 46 PDI skorla bu boyutta ortalarda yer almaktadır.
Müsamaha-Kısıtlama (Indulgence-Restrain): Bu boyut, toplumun, bireyin ihtiyaç ve arzularını özgürce tatmin etmesine bakışını ortaya koymaktadır. Yüksek skor müsamaha eğilimini gösterirken, düşük skor bu alandaki kısıtlamalara işaret etmektedir. Türkiye bu bağlamda yine ortalarda yer almakla birlikte müsamaha eğilimi daha yüksektir.
Hofstede’in ortaya koyduğu bu kültürel boyutlar, kültürleri anlamada ve bu kültürlere ait inanışlar ve değerler doğrultusunda hareket edebilmek için bize yol göstermektedir. Bu yazıda Türkiye’yi inceleyerek, kendi kültürümüzü bu bağlamda inceledik. Diğer kültürleri incelemek isterseniz http://geert-hofstede.com adresini ziyaret edebilirsiniz.